Son yıllarda Azerbaycan'da ve dünyada kızların eğitime katılımında gözle görülür bir artış gözlenmektedir. Bu eğilim sadece genel eğitim seviyesinde değil, aynı zamanda yükseköğretim ve mesleki eğitim kademelerinde de kendini göstermektedir. Özellikle sevindirici olan, önceki yıllara kıyasla kızların BT, mühendislik, finans, ekonomi ve diğer teknik ağırlıklı uzmanlıklara olan ilgisinin önemli ölçüde artmasıdır.
Kızların teknik uzmanlıklara yönelmesinde başlıca sosyal ve kültürel faktörler nelerdir?
Konuyla ilgili AzEdu.az'a açıklama yapan eğitim uzmanı Elçin Efendiyev, hem ülkemizde hem de dünyada kızların eğitime olan ilgisinde olumlu bir dinamik gözlendiğini belirtti. Onun sözlerine göre, bu gelişimde hem bilgilendirici etkinliklerin hem de devlet politikasının önemli bir rolü bulunmaktadır:
“Önceki dönemlerle karşılaştırıldığında, ülkemizin çeşitli bölgelerinde kızların eğitim alma ilgisi düşüktü. Özellikle 8-9. sınıflardan sonra erken evliliğe yönlendirilme durumları yaygındı. Kızlar 9. sınıftan sonra eğitimlerini yarıda bırakıyor, ya işe yöneliyor ya da meslek okullarında okumaya başlıyorlardı. Bu ise onların yükseköğrenim veya daha yüksek bir eğitim almalarına engel oluyordu.
Son yıllarda ise hem bilgilendirme faaliyetleri hem de devletin aldığı kararlar, örneğin, erken evlilik ve eğitimden kaçınma ile ilgili kuralların sıkılaştırılması sonucunda hem ebeveynlerde hem de kızlarda eğitime olan ilgi önemli ölçüde artmıştır. Halihazırda yükseköğretim kurumlarına, ortaöğretim ve mesleki eğitim kurumlarına başvuran kızların sayısında artış gözlenmektedir. Onlar iş gücü piyasasındaki talebi dikkate alarak daha çok BT, pedagojik, mühendislik (petrol-gaz, kimya, gıda vb.) gibi alanlara öncelik vermektedirler. Bununla birlikte, toplumda zihniyet düzeyinde de olumlu değişiklikler meydana gelmektedir”.
Bu değişiklikler kadınların aile ve toplum içindeki rolüne de etki etmiştir:
“Önceleri ailenin tüm sorumluluğunu erkeğin üzerine yüklüyorlarsa, şimdi kadınlar da aile yükünü paylaşıyorlar. Bu ise kadınlar için eğitim almak ve kendini geliştirmek için fırsatlar yaratmaktadır. Böylece, hem devlet politikası, hem sosyal ve kültürel değişiklikler, hem de bilgilendirme sonucunda kızların eğitime olan ilgisi artmaktadır”.
Tüm bu olumlu eğilimlere rağmen, toplumda hala kız çocuklarına yönelik bazı endişe verici durumlarla karşılaşılmaktadır:
“Ne yazık ki, hala cinsiyet seçimi konusunda belirli sorunlar devam etmektedir. Son yıllarda gözlemlenen endişe verici eğilimlerden biri de kız çocuklarının sayısında azalma eğilimidir. Bu, özellikle doğum istatistiklerinde kendini göstermektedir.
Eğer bir yandan biz kızların eğitim alması ve toplumsal-sosyal hayatta aktif katılımı için teşvik edici tedbirler görüyorsak, diğer yandan onların dünyaya gelmesinin engellenmesi durumları gözlenmektedir. Bu ise gelecekte hem demografik dengenin bozulmasına hem de kadınların toplumdaki temsilinin zayıflamasına neden olabilir”.
Bu problemi ortadan kaldırmanın yolu aileden ve ebeveyn tutumundan başlamaktadır:
“Ebeveynler kız çocuklarına karşı yaklaşımlarını değiştirmeli, onların dünyaya gelmesini engelleyen düşünce tarzından vazgeçmelidirler. Kız çocukları da erkekler kadar değerlidir. Onların eğitime, hayata, topluma katılması için ilk adım onların var olmasına ortam yaratmaktır”.